kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

28 Ocak 2011 Cuma

Kayıp...

  Sessiz ve sade bir yaşamdı bizimkisi. Belki herkes gibiydik, elimizdeki, yüzümüzdeki bizi bizden ayıran kıvrımları saymazsak. Biz de emekledik bebekken, biz de çok toz yuttuk, taş yedik küçükken. Elimizdeki o minik taşları nasıl da annemiz görmeden hemencecik atardık ağzımıza. Sanki elmas, sanki zümrüt tanesi...
  Sonra büyüdük ama değişmedik. Elmas diye herkesten saklayıp, kaçırıp sevdiğimiz şeylerin aslında kalbimize konan taşlar olduğunu bilemedik. Bir halt zannettik yediğimizi taşları. Karşımıza geçip bize öğüt veren anne, babamızı en sevmediğimiz şarkıcı kadar bile dinlemedik. Kulak asmadık. Çünkü bizim yaptıklarımız doğruydu. Biz emindik herşeyden ama onlar göremiyorlardı işte.
  Bir kız sevdik. Hani şu elmas zannettiklerimizden. O kadar büyülüydü ki herşey, parıltısında kör olduk. Gözümüzde o kadar büyüttük ki onu dağ oldu. Sonra bir ayrılıkla o dağın altında kaldık. Ben her gün onu keşfederken onda kaybolduğumu hiç farketmedim. Ben onu bulduğumu söylerken, kendimi kaybettiğimi hiç düşünmemişim. Tıpkı rüya gibi. Sanki herşey gerçek gibi nasıl da kalkarız yatağımızdan soluk soluğa, işte ben de böyle uyandım hayattan.
  Aşk senin sevginle ortaya çıksa da karşındaki de sevmezse en ufak bir rüzgarda toz tanecikleri gibi uçuştuğunu görürsün. Aşk sende varsa ipsiz bir uçurtman var demektir. Nereye gider sen hiç bilemezsin...

18 Ocak 2011 Salı

28 Şubatı hortlatma çabaları...

  Son günlerde okuduğum haberlerle dehşete düşüyorum. Tarafsız olarak gördüğüm yayıncılar bile beni şoke eden haberlere imza atıyor. Önce görülen 3 kutupluluk 2'ye düşmüş durumda. Kendine yandaş, candaş ve tarafsız olarak tabir ettiğimiz basın artık candaş ve yandaşlara dönmüş. Herkes bir taraf olmuş. Böyle olunca sağlıklı haber alabilmek de çok zor. Herkes bir tarafa yönlendirmeye çalışıyor. Aklıma mukayyet...
  Seçim yaklaştı ve böyle oldu. Tamam da aynı şeyler milletin önüne konup durmaz ki. Biraz tarih okuyan bile hemen durumun farkına varır. Adnan Menderes iktidarında, Demirel iktidarında, Erbakan iktidarında hep böyle haberlerin yapıldığı ortada. Sağ kesimi iktidardan indirmenin tek yolunun "Bunlar şeriatı getirecek" ya da "irticai faaliyette bulunuyorlar." söylemleri ve izlenimleriyle olacağını düşünüyorlar. Seçim yaklaşıyor ama hiç bir muhalefetten dişe dokunur "biz iktidara gelirsek şunu yapacağız." deyip o yapacağı her neyse bir güzel insanlara anlattığını göremiyoruz. Sadece iktidarı suni şekilde yıkmaya çalışıyorlar. İstediğimizse güçlü iktidar, güçlü muhalefet, Güçlü Türkiye...
  Bu haberlerin bir kaçı:
  lisede 45 cm kuralı: http://bit.ly/ibjQND
  eteği kısa diye işinden oldu: http://bit.ly/fiJzNU
  imam hatipli sayısı rekora gidiyor: http://bit.ly/eig2bv
  minik kızlar okula alınmadı: http://bit.ly/gJyojO
  imam hatiplere polislik yolu: http://bit.ly/eLqhXj

15 Ocak 2011 Cumartesi

Geçmişi kabullenmek...

  İnsanoğlu işte, hep daha iyisine, hep daha güzeline layık görür kendini. Acılar hemen bitsin ama mutluluklar hiç bitmesin ister. Kötü anıları kafasından silmek için binbir çaba harcar, kızar da kendine ama iyi hatıraların hep taze kalmasını, tekrar tekrar yaşanmasını ister. Herkesin dileğidir zaman makinesi. Kimi acılarını silmek, kimileriyse mutluluklarını tekrar yaşamak için geçmişe gitmek, hayatını aldığı derslerle tekrar inşa etmek ister.
  Kusurlu bir bedende kusursuz bir hayat arar! Geri dönüşün o yüzden dayanılmaz bir çekiciliği vardır. Hani hayata sıfırdan başlamak, işte onun gibi. Bir anda geçmişe, sıfıra gitmek. O masumluk, o suçsuzluk... Hepimizin istediği de bu aslında. İyiler kalsın ama yaptığımız hatalar silinsin. O zaman kendimize söz veririz, bir daha şunu yapmayacağım, bir daha bunu yapmayacağım. Ama öyle olur mu dersiniz? Bana pek mümkün gibi gelmiyor. Yaşantımız boyunca kendimize ve başkalarına verdiğimiz onca tutamadığımız söz varken, sıfırdan başlayıp hata yapmamak bana zor ya da imkansız gibi geliyor. Ki fıtrat olarak da insan hata yapmaya hep meyillidir. Yaşadığımız hayatı iyisiyle kötüsüyle kabul edip, ileriki hayatımızı daha güzel şekilde yaşayabilmek için hem dua etmeli hem de çabalamalı. Böyle olursa daha acısız olacağını düşünüyorum...

11 Ocak 2011 Salı

Bir çocuk...

Çocuk yolda yürüyor, yavaş yavaş yürüyor ama bir yandan da bir yere yetişmek üzere olduğu izlenimi var üzerinde. Çabalamıyor ama hissedebiliyorsun . O yavaş yavaş giderken sen de gayri ihtiyari onu izliyorsun. Belki yapmak istediğin en son şeydir bu. Aklın karışık, yapmak istediğin ve yapamadığın bir sürü şey vardır aklında ama bir yandan da çocuğu izlersin! "Önümdeki sokağa dönsün artık ben de yoluma devam edeyim" derken ne o döner ne de sen başka yola gidersin. Sanki çocuk da senle beraber gelir! İlk başta sadece izlediğin çocuğa artık daha farklı bir gözle bakarsın. Acaba o da mı benim gittiğim yere gidiyor diye düşünmeye başlarsın. Çocuksa hiç bir şey umurunda değilmişçesine yoluna devam eder. Tam 4 sokak olmuştur, beraber yol boyunca aynı çocukla gitmektesiniz. Gideceğiniz yere sadece 1 sokak kalmıştır. Bir kovboy edasıyla ona bakarsın ama o sadece gözünü kaldırım taşlarına dikmiş yol almaktadsır! Çocuk son sokağa varmadan bir cafeye girer. Hani tanıdık birini görür de aniden içeri girersin ya işte öyle sen de onun arkasından girersin! Girdikten sonra aslında ne yaptığını senin de anlamadığın bir durumun içinde bulursun kendini. Çocuk bir kızla sarmaş dolaş olmuştur. Gelirkenki o somurtma bir anda kaybolmuş sevecen bir tipe dönüşmüştür çocuk. Sense benim ne işim var dercesine etrafına bakmaktasın! Daha yarım saat var, zaten erken geldim deyip, oturup bir kahve içersin. Yoldaki izlenimlerini kahve yudumlarken onları izleyerek doğrular ya da yalanlarsın. Tahlilini yapmış bir gazeteci edasıyla kalkar kasiyere "kahveniz güzelmiş" der, ücretini öder çıkarsın. Gideceğin yere de varmak üzeresin. Vardın mı?

8 Ocak 2011 Cumartesi

Taşındım...

Biraz geç kaldım. Hayat o kadar hızlı akıyor ki, yetişmek de imkansız. Hep önüne koyduğun hedefler ya gerçekleşiyor ya da hayalkırıklığı ama biz hepsini unutuyoruz. Ve o hedeflerimizle meşgul olurken hayatı kaçırabiliyoruz. Ben şimdi buradayım. Geçmişi geri getiremem ama geleceğe bir gönderme yapabilirim...
Öncem: http://tr.netlog.com/arva86