kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

11 Mart 2012 Pazar

bir çocuk...


  klasiktir. her çocuk küçükken sevgiye daha çok ihtiyaç duyar. bir gülüşle, başının okşanmasıyla dünya onun olur. masumluğunu doyurmak o kadar zor değildir yani. çocuk için de durum böyleydi. istediği biraz sevgiydi. ama o aradığı sevgiyi ne annesinde ne de babasında bulabilmişti. okuldaysa durum biraz daha farklıydı. öğretmeni ona ilgi gösteriyordu. çünkü o okulun en çalışkan öğrencisiydi.

  arkadaşları da severdi çocuğu. ama onun istediği bu değildi. onun aradığı sevgi öyle derslerine bakılarak verilen sevgi değildi. onu o olduğu için sevecek birini arıyordu. tabi onun da çok sevdiği biri olmalıydı bu. okul çıkışlarında hep yürüyerek giderdi eve. otobüse para verecek kadar zengin değillerdi. hep aynı caddelerden, hep aynı sokaklardan, hep aynı evlerin önünden geçerek giderdi evine çocuk.

  diğerlerinden hep farklı olmayı başarmıştı. onlar tenefüste oyun oynarken o sınıfta oturur ya ders çalışır ya da düşüncelere dalar giderdi. bir gün eve giderken onu gördü. uzun boylu, siyah saçlı, yeşil gözlüydü. "işte bu" diyordu içinden. ama bir sorun vardı. aralarında çok yaş farkı vardı. hem o bilse bu olayı gülmekten ölürdü heralde. içi içini yiyordu ama bir çözüm bulamıyordu.

  onu takip etmeye başladı. o her gün aynı yerden geçiyordu. çocuk da orada onun gelmesini bekliyordu. o her gün gitar kursuna gidiyordu. çocuk da onun peşinden gidiyor ve çıkıncaya kadar bekliyordu. ta ki onu başkasıyla görünceye kadar. o masum beden buna hazır değildi. o çok sevmişti ama onunla aynı zamanda, aynı mekanda değillerdi işte. bunu anlamak zor oldu çocuk için. zaten kara olan hayatı kapkara olmuştu.

  ve son olarak çocuk çok sevmişti. çocuk düşününce bir daha ve bir daha "sevmek de güzeldi" dedi kendi kendine.