kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

11 Ocak 2011 Salı

Bir çocuk...

Çocuk yolda yürüyor, yavaş yavaş yürüyor ama bir yandan da bir yere yetişmek üzere olduğu izlenimi var üzerinde. Çabalamıyor ama hissedebiliyorsun . O yavaş yavaş giderken sen de gayri ihtiyari onu izliyorsun. Belki yapmak istediğin en son şeydir bu. Aklın karışık, yapmak istediğin ve yapamadığın bir sürü şey vardır aklında ama bir yandan da çocuğu izlersin! "Önümdeki sokağa dönsün artık ben de yoluma devam edeyim" derken ne o döner ne de sen başka yola gidersin. Sanki çocuk da senle beraber gelir! İlk başta sadece izlediğin çocuğa artık daha farklı bir gözle bakarsın. Acaba o da mı benim gittiğim yere gidiyor diye düşünmeye başlarsın. Çocuksa hiç bir şey umurunda değilmişçesine yoluna devam eder. Tam 4 sokak olmuştur, beraber yol boyunca aynı çocukla gitmektesiniz. Gideceğiniz yere sadece 1 sokak kalmıştır. Bir kovboy edasıyla ona bakarsın ama o sadece gözünü kaldırım taşlarına dikmiş yol almaktadsır! Çocuk son sokağa varmadan bir cafeye girer. Hani tanıdık birini görür de aniden içeri girersin ya işte öyle sen de onun arkasından girersin! Girdikten sonra aslında ne yaptığını senin de anlamadığın bir durumun içinde bulursun kendini. Çocuk bir kızla sarmaş dolaş olmuştur. Gelirkenki o somurtma bir anda kaybolmuş sevecen bir tipe dönüşmüştür çocuk. Sense benim ne işim var dercesine etrafına bakmaktasın! Daha yarım saat var, zaten erken geldim deyip, oturup bir kahve içersin. Yoldaki izlenimlerini kahve yudumlarken onları izleyerek doğrular ya da yalanlarsın. Tahlilini yapmış bir gazeteci edasıyla kalkar kasiyere "kahveniz güzelmiş" der, ücretini öder çıkarsın. Gideceğin yere de varmak üzeresin. Vardın mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder