kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

22 Nisan 2011 Cuma

vize sonrası...

  Vize sonrası üniversite öğrencileri genelde evlerine giderler. Hem yaşanan stresi biraz olsun üzerilerinden atmak için hem de aile özlemini dindirmek, memleket kokusunu unutmamak için evin yolunu tutarlar.
  Eve gitmeden önce ne zaman gelineceği anneye ya da babaya müjdelenir. Sonra eve gidince nelerin yapılabileceği ortaklaşa planlanır. Yapılacak yemekler, gezilecek yerler, ziyaretler hepsi bellidir. En güzel yemekler öneceden sipariş verilir, sarmalar, dolmalar hazır edilir. Üniversite evlerinde ya da yurtlarında sıradanlaşan makarna çorba ikilisi yerine anne elleriyle yoğrulan pastalar, börekler ve lezzetli yemeklerle öğrenci evin kıymetini bir daha anlar.
  Eve gelmenin sabahında anne hazırlıklara başlar, etrafı toplar, yemekleri yapar. Eve gelecek olan çocuk besleyip büyüttüğü değil de sanki bir devlet büyüğüymüşcesine kırmızlı halılarla karşılanır. Telefonlarda giderilen hasretler boyunlara sarılarak süzülür. İlk başlarda en güzel kelimelerle birbirlerine hitap ederler, can sıkılamamaya özen gösterilir, tabi bu uzun sürmez. Anne anne olduğunu, çocuk da çocuk olduğunu hatırlayınca ufak tartışmalar da o kısacık bir haftaya sığar.
  Tatil hemen biter. Sayılı gün çabuk geçer derler ya ondandır. Koşa koşa gelinen evden baş önde uzaklaşılır. Annenin bayram sevinci cenaze törenine döner. Çocuğun saray sevdası da zindana geri dönüşle biter. işte bunun gibidir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder