kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

24 Mart 2011 Perşembe

kısır döngü...

  Yaşananlar, dünyanın hali beni hayattan koparıyor. Hayatı anlamsızlaştırıyor. Hep aynılık hissi. Dünya hep aynı hesapların peşinde koşan insanlarla, hep aynı dramı yaşayan mazlumlarla örtülü sanki. Hep ayıu senaryo oynanıyor, biz de hep seyreden oluyoruz. Bir yanda Libya, Bahreyn,Yemen, Suudi Arabistan, Suriye, bir yandaysa bitmek bilmeyen türban ve özgürlükler kıskacında Türkiye...
  Bildik senaryoları ayrı gibi önümüze koyamaya çalışıyorlar, bunu yaparken de hem görsel hem de işitsel medyayı buna çok güzel alet ediyorlar. Hani derler ya "delinin biri kuyuya bir taş atmış, 40 akıllı çıkaramamış" durum o misal. Her şeyi tartışalım edasıyla televizyona çıkıyorlar koca koca insanlar. Tamam tartışında bir bakın neyi tartışıyorsunuz, neye hizmet ediyorsunuz!
  Bizi hep seyirci zannedenler az sesimiz çıktığı zaman da bizi alt etmeye çalışıyorlar. Şu da bir gerçek ki o sesi çıkardığımız zaman yanımızda kimse kalmıyor. Biz Don Kişot, onlar yel değirmeni.
  Bu olanlarla birlikte, gazetecilerin tutuklanması olayı da var. Bu olaya da her açıdan bakılıyor, özellikle gazetecilere özgürlük açısından. Evet, haklılar, tabi ki gazeteci tutuklanmamalı, ama şu da unutulmamalı bu medya "ıslak imza" davasında nasıl sahte imza atılabileceğinin etütünü verdi. Sonra o imza gerçek çıkınca da mahçup duruma düştüler! Genelkurmay başkanı kağıt parçası diye yalanladı, bunu da bizi inandırmaya çalıştılar. "korkmayın, bu lav boş" diyen genelkurmay başkanını televizyon artisti yaptılar. Ama sonrasında bu acele hareketleri karşısında utandılar, çünkü yargı yine haklıydı.
  Bekleyelim görelim tüm olanları. Ama bu kısır döngü altında, herşey kabak tadı vermeye başladı. Bende de bir bezginlik. Seçime kadar yine yalanlar, atışmalar, tartışmalar dönecek, sonrası herşey unutulacak. Dünyaysa başka bir alem...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder