kendimce... kendimden... yazabildiğim kadarıyla... aklıma takılanlar...

23 Şubat 2012 Perşembe

kabuk...


  her insan belli bir eğitimle, eğilimle gelir dünyaya. yoğrulur hayatın, toplumun elinde. yapmak istedikleri, yapamadıkları, yapacakları vardır. her ne kadar kendi istekleri olmasa da...

  civciv kabuğundan çıkar ve hayatı selamlar. tabi kolay değildir. bir anda "merhaba" diyemez. bir kaç günlük ısrarla, yılmadan, usanmadan kabuğunu gagalamasıyla dışarı çıkar. öyle kolay değildir, kabuğunu kırmak. işte insan da böyle gelmese de dünyaya, insanın da kabuğu vardır. doğduktan sonra kabuk bağlar insan, civcivin aksine. sonra onu kırmak için çalışır, çabalar...

  bazı insanlar kabuğuyla yaşamaya devam eder. sanki normalmiş gibi. yadırgamaz, sorgulamaz. ama bizden istenen bu değildir. bizden istenen o kabuğu kırıp kendimiz olmamızdır. herkes bunu başaramaz. sorun başarmak ya da başarmamak da değil aslında. bu olaya kayıtsız kalmamak bile yeter. insan kendi olmak için çabalamıyorsa, hayata verebileceği bir şey yoktur. eğer insan kendi olamazsa, hayatın paraziti olur...

  bu yaptığım şey bile bir kabuk kırmaktır belki. kırmaya çalışmak. belki 4-5 kişi okuyacak. ama ben kendim olmak için çabalıyorum işte. ne söyledikleri ya da ne düşündükleri umrumda değil. eğer ben kendim olabilirsem gerisi hikaye. ki benim yaptığım gibi herkes kendi olabilse...

7 Şubat 2012 Salı

yeni sayfa...


  uzun bir arayıştır, aşk. aşk, bir yerde en küçüğünden en büyüğüne herkesin derdidir. ararız her zaman, her yerde. bazen annemizde buluruz aşkı, bazen babamızda, bazen dostumuzda. ama bizim istediğimiz yar aşkıdır. bir ömre baş koyacağımız insanı her zaman ararız. belki merak da ederiz. acaba o kim olacak? bu soruya da cevap ararız...

  bir tutam aşk ararken aslında sevilmek isteriz. biraz olsun sevilmek. hani yemek yemek, su içmek gibi bir ihtiyaçtır bu. söyledim ya bazen annen sever seni, bazen baban ama yetmez işte. sen ömürlük sevgi ararsın. ömrünün sonuna kadar yanında olacak. ve onunla çok farklı duyguları da paylaşacağın bir sevgili ararsın...

  çok yanılırsın. "evet, buldum" dedikten bir süre sonra, "yok, bu da değilmiş" dersin. çünkü o seni bırakıp gitmiştir. "evet, tam bana göre" dersin ama o da seni üzmeye başlar. sen onu çok seversin ama o seni sevmez. sen gönlünün sarayını ararken başka saraylarda da misafir edilirsin. tabi her sarayda ayrı hüzün seni karşılar. çünkü yar yine sarayda değildir. bazen pes eder, bırakırsın. yola devam etmez, olduğun yerde döner durursun, yıkılırsın. sonra tekrar ayağa kalkar yola devam edersin. çünkü birileri seni o sarayda bekliyordur. ona kavuşmak vardır sonunda...

  yanlış seçimler yaparsın. ama hiç beklemediğin bir zamanda, en zayıf düştüğün anda Allah sana başka bir yol gösterir. yorgunsundur, umutsuzsundur. son bir halle çabalarsın. çabaladığına değer, evet işte ordadır sevgili. sen kendince çabalarken Allah onu sana hazırlamıştır, senin haberin yoktur. pişman olursun, neden ben önce bu yolu görmedim de üzüldüm, yanıldım, kırıldım dersin. tabi geçmişi değiştiremezsin. pişmanlığınla af dilersin...

  Allah hayatımda yeni bir sayfa açtı. ben aciz olduğumu unutup saçmalamışım. her şeyin en iyisini Allah bilir. Allah bizi bizden daha çok düşünüyor. Allah sonumuzu hayır etsin. şunu hiç bir zaman unutmayalım, ne olursa olsun sadece ondan isteyelim. ve yanlış bir yol eğer varacağınız yere gidiyorsa o yolu değil de doğru yoldan gitmeye çalışalım. çünkü yanlıştan doğru çıkmaz...